Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında en fazla bulaş riskinin aile içi temas sırasında ortaya çıktığı belirtildi.
Ankara Şehir Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Doç. Dr. İhsan Ateş, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tüm dünyanın “pandemik bir salgınla” karşı karşı kaldığını belirterek, bireysel ve toplumsal olarak bu olayın mutlaka farkında olunması gerektiğini söyledi.
Koronavirüs salgınıyla mücadelede en etkin yöntemin, salgının kaynağında tespit edilmesini sağlayan filyasyon yöntemi olduğuna vurgu yapan Ateş, “Filyasyon sayesinde pozitif saptanan olguların temaslılarını takip edip buluyoruz. O olguların yerinde tanısını koyarak tedavilerine erken başlıyor, izolasyon sürelerini evde geçirmelerini sağlıyoruz.” dedi.
Ankara’daki filyasyon ekibinin, pozitif saptanan olguların temaslılarını ortalama 6 saat gibi bir sürede tespit ettiğine dikkati çeken Ateş, bu sayede hastaların dışarıya çıkmasının engellendiğini, izolasyona alınmasının sağlandığını ve hastalığın kaynağında toparlanmaya çalışıldığını belirtti.
Doç. Dr. Ateş, koronavirüs testi pozitif olan kişinin, bulunduğu sosyal ortam göz önüne alındığında bir gün içinde çok fazla bulaştırıcılık sağlayabildiğini vurgulayarak, “Pozitifliğini saptadığınız anda o olguyu kontrol altına almak gerekiyor. Bu da filyasyonun temel kuralıdır.” dedi.
“AÇIK ORTAMDA MESAFE KORUNMADIĞI ZAMAN BULAŞICILIK RİSKİ VAR”
Son yapılan çalışmalara göre, Kovid-19’un kapalı ortamda havada daha fazla kaldığına ve bulaştırıcılık yükünün daha fazla tespit edildiğine dikkati çeken Ateş, şu uyarıları yaptı:
“Temaslılarla ya da hastalarımızla konuştuğumuzda kapalı ortamlarda mesafeyi koruyacak şekilde maskeye dikkat ederek bulunulması ve kapalı ortamda bir kalabalığa girilmemesini öneriyoruz. Açık ortamda dahi olsa maske takılmış olsa dahi iki birey arasında mesafe korunmadığı zaman düşük miktarda da bulaşıcılık riski vardır. Onun için bizim üçlü dediğimiz maske her alanda mesafe ve her yerde temizlik kuralı geçerli. Kapalı ortamda bu risk daha fazla.”
Doç. Dr. Ateş, Kovid-19’un en fazla yayılım gösterdiği alanlara ilişkin yaptığı değerlendirmede de, aile içindeki temasın koronavirüsün yayılımını artırdığına dikkati çekti. Ateş, şöyle konuştu:
“Biz klinik ortamında gelen hastaların hikayelerini dinlediğimiz ya da takipli gelen hastalara bakıldığı zaman hastaların daha çok aile ortamında bulaş olduğu ortaya çıkıyor. Birçok kurum yeterli düzeyde tedbir almaya başladı. Esnek mesai sistemlerine geçildi. Maske kuralı çok iyi uygulanmaya başlandı. Aynı odadaki çalışan sayısı düşürülmeye başlandı. Kurumlar bazında düşünüldüğü zaman bulaş riski minimalize edilmeye başlandı. Aile ortamında bu riskin daha fazla olduğunu görmeye başladık. Her kliniğe baktığınız zaman aynı soy isimden bir iki kişi bulabiliyorsunuz.
5 aydır yatağından çıkmayan 104 yaşında bir hastamızın, bir hafta onu sadece 10 dakika ziyaret eden torunundan bulaşı aldığını tespit ettik. Burada toplumda alınan sıkı tedbirlerle birlikte herkesin bireysel olarak kendi ailesinde, ailenin reisinden en küçüğüne kadar tedbiri sıkı bir şekilde uygulaması gerekiyor. Bütün aile tedbire uyabiliyor ama ailenin en küçüğü dışardan virüsü kolaylıkla evine taşıyabiliyor. Bundan dolayı bizim virüsü kontrol altına alabilmemiz için toplumsal sıkı tedbirlerle birlikte bireysel tedbirlere önem vermemiz gerekiyor.”
“ORTA YAŞTAN DAHA ÇOK KORKMAYA BAŞLADIM”
Doç. Dr. İhsan Ateş, Kovid-19’un görüldüğü yaş aralığına bakıldığında ileri yaş hastaların daha fazla olduğunu ancak orta yaş grubundaki hastalarda da hastalığın yıkıcı etkilerinin görülebildiğine dikkati çekti.
İleri yaş grubundaki hastaların metabolik durumlarının daha kırılgan olması, eşlik eden diğer hastalıkları nedeniyle mortalite açısından risk grubunda yer aldığını dile getiren Ateş, şunları kaydetti:
“Orta yaş grubundaki hastalarımız da bu hastalıkla mücadele etmekte çok fazla sıkıntı çekiyor. Bu virüs vücuda alındıktan sonra konağın virüse karşı bir savaşı oluyor. Orta yaş grupta daha agresif bir yanıt oluşturabiliyor. Biz hastalarımızın çoğunu virüsten değil vücudun virüse gösterdiği aşırı tepkiden kaybediyoruz. Orta yaş gruptaki hastalarımız da büyük risk altındadır. Bize şu anda yaşlı bir hasta geldiği zaman o hastadan ziyade orta yaştan daha çok korkmaya başlıyorum. Çünkü aşırı inflamatuar yanıt oluştuğu zaman bu hastada klinik tablo daha çabuk bozulabiliyor. Sadece risk grubunda olan ileri yaştaki hastalar değil orta yaş hastalar ve çocuk hastaları da risk grubunda kabul etmek, sıkı tedbirler uygulamak gerekiyor.
Orta yaş grubunda bağışıklık sistemi daha iyi oluyor. O virüse karşı vücudun gösterdiği aşırı tepki ortaya çıkıyor. Ateş yanıtı daha yoğun oluyor, daha semptomatik oluyor. Vücudun virüse aşırı tepkisi oluyor ve tepkiyi kırmak istiyoruz. Virüsten ziyade belli bir süreden sonra aşırı tepki vücuda zarar vermeye başlıyor.”
(AA/RU/ÖK)