Ziya Öztürkler’in Kıbrıs Gazetesi’nde yayınlanan bugünkü köşe yazısı…
Her olayda dengeli olmayı başarmak lazım; dengeyi kaybettiğin an beraberinde birçok sıkıntı ardı ardına gelmeye başlar.
Böceklere yem oluyoruz diye bir ay önce yazdığım yazı arşivlerde mevcuttur.
O yazımda da etrafın böcek ve sinek dolduğu hususunda uyarılarda bulunmuştum. Maalesef doğa ve canlılara zarar veriliyor sürekli yapılan haberlerden korkan belediler çözüm üretmek yerine hiçbir şey yapmamayı tercih ettiklerini üzülerek görüyoruz.
Belediyeler doğa ve canlılara zarar vermeden alınabilecek tedbirler olduğunu biliyor. Ama neden uygulamadığını anlamak zor? Çocuklarımız pencereleri açmaktan ürküyor; ya karşısına hiç görmediği iri bir böcek ya da sinek çıkacak.
Birçok bulaşıcı ve ölümcül hastalığı taşıyan, aktaran sineklere karşı hiçbir önlem almadan sadece seyirci pozisyonunda kalan belediyeleri uyarmak lazım; halkın sağlığı üzerinde sizin de sorumluluğunuz var. Birçok ölümcül hastalığın bulaşmasına neden olan sineklerle mücadele de seyirci değil, önleyici ve tedbir alıcı bir pozisyonda olmanız gerekliliğinin umarım bir önce farkına varırsınız. Yoksa “Sin de gulle geçsin” diyecekseniz bu halka yazık edersiniz bizden söylemesi. Bir an önce aldığınız ve uygulamaya koyduğunuz önlemleri kamuoyunla paylaşmanız en doğrusu olacaktır.
Bunun yanında tedbir alıp düzenli çalışma yürüten belediyeler olduğunun da farkındayız. Toplum adına onlara da teşekkür ederiz. Bir ülkemizin sokaklarını dolaşın, çarpık kentleşmenin bütün izlerini görürsünüz, belediyelerin en büyük başarısı çalışanların maaşlarını ödeyebilmek ve geçmiş borçları sıfırlamak olarak görülüyor.
Yollar, kaldırımlar, parklar geri kalmış ülkelerin sokaklarını yansıtıyor. İnsan yurtdışına çıktığında ne kadar kalitesiz ve geri kalmış bir şehirde yaşadığını daha iyi anlıyor ve üzülüyor.
Tabii ne olursa olsun doğup büyüdüğü nefes alıp verdiği şehir kendi özünün bir parçasıdır. İnsan özenir ve kendi ülkesinin de çağdaş ülkeler noktasına gelmesini ister ama; asla kendi vatanından vazgeçmez.
Küçük parça parça projelerle ülkemizi daha ileriye taşımak için çalışmaktan geri durmamak lazım. Gün gelir küçük adımlar büyük hayallerin gerçekleşmesine etken olur.
Her şeyi devletten ve belediyelerden de beklememek lazım. Pisliği yaratanın kişiler olduğu gerçeği insan eğitiminin önemini işaret ediyor. Hala daha sokağa çöp atan kişilerin etrafımızda dolaştığını unutmamak lazım. İnsanı insan yapan tercihler İnsan kendine sürekli yeni değerler katmalı, bilginin peşinden koşup kendini yenilemekten, kendisine zarar verenleri hayatından çıkarmaktan korkmamalı. Toplum olarak değişimden korkuyoruz.
Korktuğumuz için tartışıyor, üretiyor, birbirimizin yüzüne bakarken şunu değiştirmeli diyoruz. Ama yeniliğe, değişime, uygulamaya gelince duruyoruz. Beyin fonksiyonlarımızda kayıp yaşıyoruz.
Sıkça rastlanıyor ya, hasta şu an toplumda yaşananların farkında değil…
Böylece yerimizde saymaya devam ediyoruz. Sizlere soruyorum? Devlette verimliliği artırabildik mi? Bunu yanıtlarken düşünmüyorum zorlanacağınızı. Peki, niye bir şeyleri değiştiremiyoruz.
Değişimden korkuyoruz. Sadece insanlar değil, bizleri yönetenler de bazı şeyleri değiştirmeleri gerektiğini biliyor; ama değiştiremiyor…
Baskı ve tepkilerden korkuyor, sadece düşüyor ama davranışa geçemiyoruz… Neyse, kendimizi sorgulamaya devam edelim. Birey önce kendinden başlamalı değişime. Geçmiş ve gelecek şimdiki zamanda kazanır değer. Geçmiş zamanlar üzerinde takılıp kalmak, bugün yapabileceklerini engeller. Etkili yaşamın püf noktası, bugünü anlamlı kılabilmektir. İnsan önüne çıkan fırsatların farkında olmalıdır. Değişimden korkmadan, önüne çıkan fırsatları değerlendirmelidir insan… Hayat tercihlerden, fırsatlardan ibarettir…
İnsanı, insan yapan tercihlerdir…
Gençler meslek ve hedef belirlerken kendi düşüncelerini de davranışa dönüştürmekten korkmamalı… Yönetimde bir liderliktir aslında, kim kimin için ne diyecek yaklaşımlarından bir önce sıyrılmaktan ve davranışa yönelmek başka çaremiz yok aslında…
Kaynak: Gündem Kıbrıs