Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cenevre’deki, 5+1’den sonuç çıkmaması halinde Kıbrıs Türk tarafı açısından kaybedecek bir şeyi olmadığını yineleyerek, yaptıkları atılımlarla KKTC’yi ihya etmenin çok da uzak olmadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Tatar, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’nın da kısa süre önce KKTC’nin her alanda yanlarında olduklarını ve yeni atılımlar üzerinde çalıştıklarını açıkladığına dikkat çekti.
Tatar, ulusal mücadelelerin kolay çözülmediğini Cenevre’den ne sonuç çıkarsa çıksın kendilerinin dik duruşlarını sürdüreceğini vurguladı.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, cuma günü AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’le, pazartesi günü de BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs konusunda görevlendirdiği üst düzey BM yetkilisi Jane Holl
Lute ile görüşeceğini, ardından da tüm siyasi partilerle tek tek biraraya geleceğini, Cenevre’ye gitmeden önce ve sonrasında da Meclis’e giderek bilgi vereceğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cenevre’de Nisan sonunda gerçekleştirilecek Kıbrıs konusundaki gayriresmi 5+1 konferans öncesinde Türk Ajansı Kıbrıs’a (TAK) değerlendirmelerde bulundu
“CENEVRE FEDERAL TEMELDE BİR ANLAYIŞIN TÜKENDİĞİNİ ANLATMA FIRSATI… KATILACAĞIMIZI GENEL SEKRETERE İLETTİK”
Nisan sonunda Cenevre’de gerçekleştirilecek 5+1 konferansa davet aldıklarını ve katılacaklarına dair cevaplarını ilettiklerini söyleyen Tatar, herkesin farklı fikirleri olabileceğini ancak kendileri için bu toplantının öneminin yıllardır tartışılan federal temelde bir anlayışın tükendiğini anlatma fırsatı yakalamaları olduğunu vurguladı.
Tatar, bunun en iyi Birleşmiş Milletler (BM) tarafından bilindiğini çünkü bu görüşmelerin BM’nin iyi niyet misyonuyla gerçekleştirildiğini söyleyerek, bu konunun dünyanın gündemine Annan Planı’yla oturduğunu belirtti.
Annan Planı döneminde Kıbrıs Türk halkının büyük bir fedakarlık, özveri göstererek referandumda evet dediğini ve tabuları yıktığını hatırlatan Tatar, “karşı taraf hayır dedi ve AB’ye alınmak suretiyle ödüllendirildi, konu daha da karmaşık hale geldi” dedi.
“SÜREÇ ARTIK FARKLI OLACAK, BM DE YENİ FİKİRLERE AÇIK”
Crans Montana’da da federal temelli bir anlaşma için çok çalışıldığını, ilk kez 5’li bir masada ciddi meselelerin konuşulduğunu ve “burası son şans, son denemedir” dendiğini, dönemin Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın da “bizim neslimizin son denemesidir” dediğini ancak sonuca ulaşılamadığını hatırlatan Tatar, “bu saatten sonra eğer bir süreç başlayacaksa bu defa farklı olacak” dedi.
BM Genel Sekreteri’nin de bu bakış açılarını olumlu bulduğunu “evet BM Güvenlik Konseyi kararı vardır fakat bu toplantıda yeni fikirlere de açığım” dediğini anımsatan Tatar, fikirlerine muhalif olanlara da cevabının bu olduğunu belirtti.
Tatar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Biz önemli bir adım atıyoruz. Yıllardır savunduğumuz fikirlerimizi, dünyanın gündemine getireceğiz ve oradaki yetkililere 50 yıldır yapılan bu federasyon görüşmelerinden ve devamında Annan Planı’nda ve Crans Montana’da da bir sonuç çıkmadığını anlatacağız. Ben demokratik bir düzen içerisinde bu fikirlerimi açık ve net şekilde söyleyerek seçildim. Dolayısıyla adil kalıcı sürdürülebilir bir anlaşma olacaksa bunun temeli, egemen eşitliğe dayanan, iki devletin işbirliğinde olması gerekir. Zaten şu anda da öyledir”
“İKİ DEVLETLİLİKTEN BAŞKA YOL YOK”
Kıbrıslı Türklerin 1963’den beri sırasıyla, yerel komite, geçici Kıbrıs Türk Yönetimi, sonra Kıbrıs Otonom Türk yönetimi, 1974’ten sonra Kıbrıs Türk Federe Devleti ve 1983’den beri de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak kendi kendini yönettiğini vurgulayan Tatar, “kimse bunu inkar da edemez elimizden de alamaz, bizim devlet olma özelliklerimiz Kıbrıs Türk halkı olarak vardır” dedi.
Devlet yapısının tüm kurumlarıyla mevcut olduğunu, KKTC’nin belki siyasi anlamda Türkiye dışında tanınmadığını “gerçi zaten öyle bir çalışma da yapılmadığını” dile getiren Tatar, KKTC’nin 100’den fazla ülke ile gerek ticari gerek ise eğitim alanında münasebeti olduğuna işaret etti.
İki Devletliliğin altında ne var diye sorulduğunda, “halkım var devletim var mücadelem var karşı taraftan iyi niyet görmediğimiz için tüketilmiş federal fırsatların kaçırılması var” denilebileceğini ifade eden Tatar, tüm bunların birleşmesiyle güçlü bir pozisyon çıktığını çünkü başka bir yol olmadığını söyledi.
Tatar, iki tarafın onayıyla bir anlaşmaya varılamaması durumunda alternatiflerinin, KKTC’nin güçlendirilmesi, dünyaya açılması, Türkiye’nin desteğiyle başka çabalara girmek olduğunu ve Cenevre’ye bunu anlatmaya gideceklerini belirtti.
Gerçekleştirdiği temaslarda, AB yetkilileri, başka ülke temsilcileri olsun tüm bunları kendisiyle istişare ettiklerini ifade eden Tatar, kendilerini dinlemeye hevesli olduklarını gözlemlediğini, dolayısıyla attıkları adımlarda Türkiye’nin tam desteğini almalarının da kendilerini güçlendirdiğini vurguladı.
“ARTIK KIBRIS DA DOĞU AKDENİZ DE AYNI DEĞİL”
Artık Kıbrıs’ın da Doğu Akdeniz’in de aynı olmadığını şartların çok değiştiğini, beklenenin kendi önerilerinde yer verdiği kriterlere evrildiğini ifade eden Cumhurbaşkanı Tatar, “uzun vadeli iyi niyete dayalı sürdürülebilir bir anlaşma istiyorsanız bunun gerçeklere dayalı olması lazım. Kıbrıs’ın gerçekleri de bellidir” dedi.
Tatar, hiçbir şeyin aynı olmadığını dengelerin değiştiğini Türkiye’nin bizim arkamızda olduğunu Doğu Akdeniz’de lehimize değişiklikler olduğunu ve Kıbrıs’ın daha da önemli hale geldiğini belirterek, Türk politikasına uyumlu siyasetleri, icraatları ve Maraş açılımıyla, KKTC’nin statüsünün yükseldiğine işaret etti.
“ALTERNATİF KKTC’NİN DEVAMIDIR DOLAYISIYLA BİZİM KAYBEDECEK BİRŞEYİMİZ YOK”
Görevlerinin tüm bunları halka ve dünyaya anlatmak olduğunu ve bu amaçla çalıştıklarını söyleyen Ersin Tatar, “Gerçekten bize hak verdiklerini görüyorum ama onlar son söz olarak anlaşma olabilmesi için iki tarafın da onay vermesi gerektiğini söylüyorlar” dedi.
Buradaki önemli noktanın iki tarafın da onay vermesi olduğunu, bunun için de Kıbrıs Türk halkının da bunu benimseyip onaylaması gerektiğini yineleyen Tatar, “eğer Kıbrıs Türk halkı onaylamazsa alternatif KKTC’nin devamıdır dolayısıyla bizim kaybedecek bir şeyimiz yok” şeklinde konuştu.
Tatar, federal anlamda bir ortaklığın temin edilmesinin artık mümkün olmadığını, bir 50 yıl daha zaman kaybına sebep olmak istemediklerini ayakları yere basan ve gerçekçi bir temelde anlaşmak için gideceklerini belirtti.
“Bizim zaten 1960’dan beri devam eden bir mağduriyetimiz var, Rumlar İngilizi adadan göndermek için 60 anlaşmasına imza atmışlardır, bu anlaşmada iki kurucu halk vardır, yani biz ayrı bir halkız, Kıbrıs Türk halkı da gücünü buradan alıyor zaten” diyen Tatar, Kıbrıslı Türklerin o zamandan beri mağdur edildiğini Makarios’un anlaşmanın yapılmasının hemen ardından “bizim niyetimiz ortaklık değil İngiliz’in buradan gitmesiyle ENOSİS’e sıçrama tahtası yaratmaktır” şeklinde açıklama belgeleri olduğunu söyledi.
1960 yılından sonra yaşanan mağduriyetlerin suçlusunun Rum Yönetimi ve Yunanistan olduğunu ancak bedel ödeyenin Kıbrıslı Türkler olduğunu ifade eden Tatar, “bu da hesaba yazılmıştır. Kıbrıs Türk halkı çok kayıplar vermiştir” dedi.
Tatar, uluslararası otoritelerden, hukukçulardan aldıkları yazılı görüşlerde, İngiltere’nin egemenliğini adayı terk ederken iki halka devrettiği ve Rum tarafının Kıbrıs Cumhuriyeti’ne tek başına sahip çıkmasının hukuk dışı olduğunun belirtildiğini de anlattı.
Tatar, bunun ulusal bir dava olduğunu ve sonuç elde etmenin yıllar alabileceğini belirtti.
İki egemen eşit devlet temeli baz alınarak yapılan görüşmelerin farklı oluşumlara gidebileceğini ancak bunu şu anda konuşmayı doğru bulmadığını söyleyen Tatar, kendileri için önemli olanın egemenliğin kabul edilmesi olduğunu, egemen demenin devlet demek olduğunu, yani yan yana yaşayan iki devletin varlığının da zaten Annan Planı’nın referanduma sunulmasıyla kabul edildiğini vurguladı.
Tatar, siyasi eşitlik denen kavramın, federasyon tuzağı olduğunu, niyet edilenin zaman içerisinde kuzeye hakimiyeti yaymak olduğunu söyledi.
“HALKIN MENFAATLERİNİ KORUMAK GÖREVİM”
Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Kıbrıs Türk halkının bunca yıllık mücadelesini sırf anlaşma olacak diye tehlikeye atmayacaklarını halkın menfaatlerini korumak gibi bir görevi olduğunu da kaydetti.
Tatar, bu mücadelenin her zaman Türkiye ile birlikte verildiğini dolayısıyla müşterek menfaatleri de korumak gerektiğini belirterek, Doğu Akdeniz’de sadece Rum tarafı değil; İsrail, Mısır, İtalya gibi ülkelerin de yer almaya çalıştığını ifade etti. Tatar,”Tabii ki Türkiye ile birlikte hareket etmenin Kıbrıs Türk halkı için en doğrusu olduğunu düşünüyorum” dedi.
Özel Temsilci olarak görevlendirilen Ergün Olgun’un yanında güçlü bir ekiple çalıştıklarını dile getiren Tatar, uzun bir müzakere geçmişi olması nedeniyle büyük bir arşiv ve fevkalede bir tecrübeye sahip olduklarını, iyibir ekiple Cenevre’ye gideceklerini belirtti.
Amaçlarının herhangi bir anlaşma durumunda Kıbrıs Türk halkının varlığını ve geleceğini tehlikeye sokmamak olduğunu vurgulayan Tatar, bu noktada da Türkiye’nin garantörlüğünün ne kadar önemli olduğunun görüldüğünü söyledi.
“AB BU KONUYA DAHİL DEĞİL”
Avrupa Birliği’nin ise konuya sonradan dahil olduğunu, Rum Tarafının Annan Planı sonrası AB’ye girişi ve Yunanistan’ın oyunuyla AB’nin de dolaylı olarak dahil olduğunu ancak bu konuda AB’yi muhatap almadıklarını ilettiklerini anlatan Tatar, görüşmeleri 5+1 kapsamında değerlendirdiklerini AB’ye saygılarının sonsuz olduğunu ancak hem Rumların hem Yunanistan’ın içinde olmasının AB’yi taraf yaptığını anlattı.
“DENKTAŞ EKOLÜNÜN TEMSİLCİSİYİM”
Tatar, Denktaş ekolünün bir temsilcisi olduğunu ve onun gibi egemenlikten vazgeçmemeye kararlı olduğunu da vurguladı. Cumhurbaşkanı, kendisine bazı çevrelerce yakıştırılan “çözüm karşıtı” söylemlerinin de, Denktaş’ın ardından cumhurbaşkanı seçilen Mehmet Ali Talat ve Mustafa Akıncı’nın da anlaşma sağlayamamasıyla, kendisinin çıtayı yükseltmesiyle söyleyecek bir şey bulamayanların serzenişleri olduğunu belirtti.
Halkın artık verilen mücadelenin farkında olduğunu ve daha birlik içinde hareket edeceğini de ifade eden Tatar, tüm bunların dünyada da çıtayı yükselttiğini ve destek bulduğunu tek sıkıntının savundukları politikanın sonuç getirip getirmeyeceği olduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanı Tatar, bu politikadan netice alınamayacak diye gidip Kıbrıs Türk halkının geleceğini tehlikeye atacağı bir pozisyona girmelerini de kimsenin onaylayacağına inandığını söyledi. Tatar, “Zaten karşı tarafın federasyon anlayışı ile bizlerin federasyon anlayışı yüzde 100 farklıydı, onlar tek egemenlikte kuzeye yayılmayı hedeflerken, karşıda iki devletli adı federasyon olan bir yapı. Biz şimdi doğru yolu bulduk ‘öyle bir federasyona kapımızı kapattık’, çıtayı yükselttik” diye konuştu.
“KKTC’Yİ İHYA ETMEK UZAK DEĞİL…”
Cenevre’deki, 5+1’den sonuç çıkmaması halinde kaybedecek bir şeyleri olmadığını yineleyen Tatar, yaptıkları atılımlarla KKTC’yi ihya etmenin çok da uzak olmadığını, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da kısa süre önce KKTC’nin her alanda yanında olduklarını yinelediğini yeni atılımlar üzerinde çalıştıklarını belirterek, ulusal mücadelelerin kolay çözülmediğini kendilerinin dik duruşlarını sürdüreceğini vurguladı.
Tatar, Rumların karşısında “anlaşmaya mahkum, dayatmayla çözüme evet diyecek bir Kıbrıs Türk tarafı” olmadığını, sonuna kadar siyasetlerini savunacaklarını ve hak ettikleri yerlere geleceklerine inandığını belirtti.
Kıbrıslı Türklerin eskiye göre çok farklı bir yerde olduğunu, çok daha deneyimli dünyayla her türlü ilişkiye girebilecek olan bir yapıya sahip olunduğunu kaydeden Tatar, “engel artık zihinlerdedir, onları da aşıyoruz, dünyanın bize yaptığı haksızlıklar onların mahcubiyetidir” dedi.
“SİYASİ PARTİLERLE TEK TEK GÖRÜŞECEĞİM”
5 Mart Cuma günü AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell ile, 8 Mart Pazartesi günü de BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs konusunda görevlendirdiği üst düzey BM yetkilisi Jane Holl Lute’la görüşeceğini açıklayan Tatar, ardından da gelecek hafta siyasi partilerle tek tek bir araya geleceğini belirtti. Tatar, Cenevre’ye gitmeden önce ve sonrasında da Meclis’e giderek bilgi vereceğini de söyledi.
Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis ile önceden bir araya gelmenin gündeminde olmadığını dile getiren Tatar, Cenevre’deki toplantıyı sulandıracak bir şeye ihtiyaçları olmadığını kaydetti.