



Kıbrıs konusunda anlamlı ve sonuç alıcı müzakere sürecinin başlayabilmesi için ilgili tüm tarafların olurunun alınması şart.
Kıbrıs konusu Doğu Akdeniz’de Türkiye ve Yunanistan arasında yaşanan son gerginliklerle birlikte ikinci plana düştü.
Türkiye ve Yunanistan arasındaki sorunların çok daha karmaşık bir boyuta geçmesi Kıbrıs sorunun minor bir soruna dönmesindeki en büyük etken oldu.
Durum bu kadar açık.
Hal böyle iken dün akşam BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in seçimlerden sonrasına dönük düşüncelerini yansıttığı açıklama ajanslara düştü.
Guterres, “’Diplomatik girişimlere başlamadan önce Kuzey Kıbrıs’taki seçimleri beklememiz gerektiği konusunda fikir birliği vardı. Seçimler olur olmaz garantörler ve iki tarafın yer aldığı 5 kilit aktörle siyasi süreci yeniden başlatmayı planlıyorum.” dedi.
KKTC’de yapılacak seçimlerden sonra BM Genel Sekreteri Guterres’in garantörler ve iki tarafın yer aldığı 5 kilit aktörle siyasi süreci yeniden başlatmayı planlaması çok doğal.
Guterres aslında bu planlamayı Crans Montana’da çöken Kıbrıs Konferansı’ndan beri yapmaya devam ediyor.
Ancak bu plan aşamasından uygulama aşamasına hiç geçmedi.
Bu gidişle de geçecek gibi değil!
Türkiye’nin bu konudaki duruşu çok net.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu dün akşam CNN Türk’teki programda bunu şu sözleri ile ortaya koydu:
“KKTC’de seçimden sonra önce gayri resmî bir araya gelmek lazım, BM+5 (3 garantör ülke-Kıbrıs’taki iki taraf), önce, bundan sonra neyi müzakere edeceğimizi belirlememiz lazım…
Referans belgesini oluşturmamız lazım, bir de zaman belirlemek lazım, sonuç odaklı belli bir zaman içinde bu işi bitireceksek o zaman müzakerelere başlamanın bir anlamı var. Aksi takdirde Crans Montana ve Annan Planı gibi başarısızlıkla sonuçlanacaksa zaman kaybıdır, hiçbir anlamı da yoktur. Biz Türkiye olarak Kıbrıs sorununun adil bir şekilde çözümünden yanayız.”
Türkiye gayri resmi beşli bir araya gelmekten söz ediyor. Müzakerelerin Crans Montana’da kaldığı yerden başlayacağı bir müzakere sürecinden değil! Bundan sonra neyin müzakere edileceğini konuşmaktan… Ortak bir referans belgesinin oluşturulup oluşturulamayacağını görmekten…
Bu şekilde bir araya gelebilmenin olması için Rum tarafının Kıbrıs Türk tarafının siyasi eşitliğini ve dönüşümlü başkanlığı kabul ettiğini net bir şekilde ortaya koyması gerekecek.
Kısacası Guterres pozisyonu itibarı ile planlama yapabilir. Yapacaktır da. Ama bu planlarının hayata geçmesi ancak ilgili tüm tarafların olurunu alması ile mümkündür.
Bu aşamada Kıbrıs konusundaki müzakerelerin yeniden başlayabilmesi için bir dolu olmazsa olmaz gelişmenin yaşanması gerekir.
Başta Doğu Akdeniz’deki Türk-Yunan krizinin aşılması ve Ege’deki sorunların çözülmesi gibi.
Bunun sonrasında ilgili tarafların gayrı resmi bir araya gelerek Kıbrıs meselesinin hangi model çerçevesinde çözümleneceği ve geleceğinin nasıl şekilleneceği konusunda ortak bir zeminde anlaşması ve bunun için ortaya bir referans belgesi çıkması gerekecek.
Her şeyden önce siyasi eşitlik ve dönüşümlü başkanlık meselesinde soru işareti kalmayacak bir uzlaşıya varılması da..
Bir takvim üzerinde uzlaşıya varılarak sonuç odaklı çalışma konusunda anlaşılması ve masadan kalkılırken Kıbrıs’ta statükonun devam etmeyeceği konusunda önceden mutabakata ulaşılması ise bir diğer önemli husus.
Yani Guterres planladı diye seçimin hemen sonrası beşli konferans olmaz.
Müzakereler yeniden başlamaz.
Başlamayacak da…
Otuz yılı aşkın bir süredir gazetecilik yapıyorum.
Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde hep buna benzer açıklamalar yapıldı.
1963’ten bu yana 57 yıl, 1974’ten bu yana da 46 yıl geride kaldı.
Bu açıklamalar Kıbrıs Türkünü bir yere götürmedi.
Adada yarım asrı aşan bir süredir devam eden Kıbrıs sorununa siyasi bir çözüm getirmedi.
Guterres’in bu sözleri de getirmez.
Çözüm ancak ezber bozarak gelecekse gelir.
Belirsizlik ancak böyle ortadan kalkar.
Bilinen ezberleri tekrar ederek bir yere varılamaz.
Türkiye Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun dün akşam CNN Türk’te söyledikleri Türkiye’nin ezber bozma konusundaki tutumunda bir değişiklik olmadığını ortaya koydu.
Yani boş, ucu açık, hedefi belirsiz müzakerelere yeşil ışık yakılmayacağını…
Kıbrıs konusunda hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını…