2013 yılında hayatını kaybeden, kendini Mağusa sevdalısı olarak tanımlayan Suna Atun, Mağusa’yı her yönüyle geleceğe taşıma hedefindeydi. Tarih boyunca önemli bir kent olan Mağusa, Suna Atun’un çabalarıyla kimliğini zenginleştirdi. Atun, Kıbrıs Türk Hava Kurumu, eski Mağusa’yı Koruma ve Yaşatma Derneği, SAMTAY Vakfı ve KIBATEK Vakfı’nın kurucularındandır.
Kendini “Mağusa aşığı” olarak tanımlayan Suna Atun, Mağusa’yı her yönüyle geleceğe taşıma hedefindeydi. Tarihsel dokusu, zengin kültürel yapısı ve liman kenti konumuyla tarih boyunca önemli bir kent olan Mağusa, Suna Atun’un çabalarıyla kimliğini zenginleştirerek, Kıbrıs’ın kültür dünyasına damgasını vurmaya başladı.
Atun, 21 Ocak 1949’da Larnaka kazasına bağlı Vuda köyünde dünyaya geldi.
Öğretmen olan babasının Mağusa’ya atanmasıyla ailesi, 1955’den itibaren Mağusa’ya yerleşti. Yaşamı boyunca kültüre ve çevreye düşkün babasının etkisinde kaldı.
Ortaokul ve lise eğitimine Namık Kemal Lisesi’nde devam eden Suna Atun, üniversite eğitimine de devam ederek, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldu.
1971 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu’nda çalışmaya başlayan, çevre ve toplum sorunlarına duyarlı olan Suna Atun, Kıbrıs’ın zorlu ekonomik koşullarında, okullardaki ve köylerdeki yoksul çocuklara yardım etmeyi hedefleyerek, sayıları artan annelere kolaylık sağlamak amacıyla bir kreş açtı ve bu kuruluşta 1990 yılına kadar çalıştı.
Atun, Kıbrıs Türk Hava Kurumu kurucuları arasında da yer aldı. Çocuklarının eğitimi sayesinde okul aile birliklerinde etkin görevler alan Atun, başkanlık yaptığı dönemde dört okul aile birliğini bir federasyon çatısı altında birleştirmeyi hedefledi ancak proje, çeşitli sorunlar nedeniyle gerçekleşemedi.
Tüm yaşamını “en büyük aşkım” dediği Mağusa’da geçiren Atun, 1998’de kendi gibi Mağusa aşığı arkadaşlarıyla eski Mağusa’yı Koruma ve Yaşatma Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Derneğin başkanlığına getirilen Atun, bu tarihten itibaren bütün ilgisini Mağusa’ya yöneltti. Mağusa’nın yaşatılırken korunması gerektiğini anlatan Atun, Kaleiçi’nin sevgi ve ilgiye muhtaç olduğunu her zaman vurguladı.